Ortanın solu; CHP'nin sosyal yenileşme döneminin bilincine varışını ve Marksizmin sol yelpazenin en aşırı ekstremlerini bir akım hâline getirip, gençleri peşinden sürükleme sürecine girmesi ile bunu bir tehlike olarak gören İnönü'nün Solu başıboş bırakarak ülkeyi tehlikeli maceraların ağına ve kucağına terketmekten ise, başında kendisinin bulunduğu CHP'nin disiplini altında ve ılımlılık sınırında tutma girişimini ifade eden görüş.

1965 genel seçimlerinin hemen öncesinde 29 Temmuz 1965'te Genel Başkan İsmet İnönü, gazeteci Abdi İpekçi'ye verdiği mülakat sırasında CHP'nin çizgisinin 'ortanın solu' olduğunu ilk kez dillendirmiştir.

İnönü; "CHP, bünyesi itibariyle devletçi bir partidir ve bu sıfatla elbette ortanın solunda bir anlayıştadır."

İsmet İnönü bu konuda "...Aslında laikiz dediğimiz günden beri ortanın solundayız." demiştir.(Kim Dergisi, 13 Ağustos 1965).

1960'ların özgürlükçü dünyasında, 1961 Anayasası'nın sağladığı 'özgürlük' ortamının da etkisiyle yoksul kesimlerin ekonomik ve sosyal hak talepleri; TİP'in somut önerilerinin yaygın bir şekilde taban bulması; Amerika'ya duyulan güvenin sarsılması, CHP'yi saf belirlemeye zorluyordu.

Ortanın solu siyasetiyle CHP'yi bürokratik köklerinden, bürokrasi etkisinden koparmayı amaçlamıştı. Ortanın solu, CHP'nin bürokratik etkiden kurtulup halka açılımıydı.

İçinde yaşanılan dönem iki büyük damardan beslenmekteydi. Bunların ilki 1960'ların özgürlükçü dünyası diğeri de 1970'lerin sol-Marksist, literatürde çoğunlukla anıldığı şekliyle söyleyecek olursak, 'işçi sınıfı radikalizmi'ydi.


Kıta Avrupası'nda olanlarla Türkiye'nin çok kısa bir zaman farkıyla üst üste çakıştığını ve aynı zamanda Türk politik yaşamının gene Batıdan ne kadar etkilendiğini gösteren önemli bir kanıt ortanın solu kavramının göreli radikalleşmesidir. 

Bu, o dönemde yükselen ve hatta durdurulamayan toplumsal taleplerin itkisiyle CHP'yi bir bölünmeye daha taşıyacaktı. Bu defa Bülent Ecevit, dönüşüme direnen İsmet İnönü'yü aşacak ve CHP genel başkanı olacaktı. Ondan sonra da 'Türkiye'de halkın 'yüzde 40'ı merkez solda yüzde 60'ı merkez sağdadır' klişesini yaratacak şekilde 1977 seçimlerini kazanacaktı.