Bu olayların temel nedeni olan Türk-Yunan ilişkileri, aslında 50'li yılların başlarına kadar çok seviyeli bir şekilde ilerlemişti.Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından düzelen Yunan ilişkilerimiz, 50'li yılların başında Yunan Kralının Türkiye'yi ziyaret etmesiyle tavan yapmıştı.

Ancak, herşey Türkiye'nin Nato'ya üye olmasıyla başladı.Özellikle, bu zamandan sonra Kıbrıs'ta kurulan illegal Rum çetelerin Türklere karşı uyguladığı kırımlar, 1955'e gelinirken Türk medyasının gündemine oturmuştu. Dışişleri yetkileleri, ABD ve İngiltere'de bu kırımlarla ilgili müzakereler yaparken, Türkiye'yi ayağa kaldıracak olay meydana geliyordu; Atatürk'ün evinin yakınlarında ufak çaplı da olsa bir bomba patlamıştı...



Fitil, ateşlenmişti! 6 Eylül 1955 günü, saat 13.00 radyo bültenlerinde "şok" haber olarak geçirilen bombalama olayı, milliyetçi kesmi bir anda sokağa dökmeye başladı.Aynı anda, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskı yapan Mithat Perin'in sahibi, Gökşin Sipahioğlu'nun yazı işleri müdürü olduğu İstanbul Ekspres gazetesi o dönemde kurulmuş olan "Kıbrıs Türktür" Cemiyeti üyelerince bütün İstanbul'da satılmaya ve halkı galeyana getirmek üzere kullanılmaya başladı.Türkiye'nin dört bir yanından, kamyonlarla İstanbul'a, galeyana getirimiş insanlar taşınıyordu.

Bu olayların, bu kadar kısa süre içinde teşkilatlanması çok enteresandır.Olaylara karışmış ve ikametgahı Erzincan, Sivas, Malatya gibi İstanbul'a çok uzak şehirler olan insanlar tespit edilmiştir.1950 şartlarında Erzincan-İstanbul arası 2 gündür.Bu ve daha nice tespitler, bu olayların günler öncesinden planlandığını gözler önüne sermektedir.


Bombalama olayına gelirsek, Yunan yönetimi bu küçük çaplı bombayı atan kişinin, Selanik Üniversitesi Siyasal Bilimler öğrencisi olan Oktay Engin olduğunu bildirmiştir.Oktay Engin, 1993 yılında Nevşehir valiliği de yapacaktı... 6 Eylül akaşmına doğru, Taksim'de bir grup öğrenci protestoya başladı.Normal bir protesto gibi gözüken bu eylem, akşama doğru Kıbrıs Türktür cemiyeti, DP, Meslek kuruluşları ve ülkenin diğer bölgelerinden gelen halkında katılımıyla dev bir protestoya dönüştü.

Saat 19.00'a doğru, ilk saldırı ve yağma işlemi Şişli'deki gayrimüslimlerin binalarına yapılmaya başlandı.Ardından, daha da büyüyen kalabalık, Samatya, Beyoğlu, Kumkapı, Yedikule ve diğer semtlere kaymaya başladı.Cumhuriyet tarihindeki en büyük yağma olayı gerçekleşiyordu! 7 Eylül sabahına kadar süren bu dev yağmalama olayları, 5000'den fazla binanın ağır tahribi, onlarca sinagog ve kilisenin yağma edilmesi, milyonlarca liralık malların paramparça edilmesiyle yatışmaya başladı.Zaten, bu evreden sonra işin içine hükümet ve polisler girecekti.

Polis baskınıyla, Haydarpaşa'dan kaçmak üzre yakalanan birçok yağmacı vardır.Ancak, hiçbir zaman bu yağmacıların elebaşsı bulunamamıştır.
Binaların yanısıra binlerce mezarlık da tahrip edildi.Dini argümanlar yağmalandı veya ateşe verildi.

Yağmalama, Yassıada mahkemelerinde Adnan Menderes ve hükümetinin üzerine bırakılacaktı.5.000 küsür insan, bu olaylar nedeniyle yargılandı.Kıbrıs Türktür cemiyeti kapatıldı.Bu olayların ardından ülkede büyük gayrimüslim göç dalgaları yaşanmaya başladı.İçlerinde Aziz Nesin'in de bulunduğu birçok aydın, gözaltına alındı.

Bu olaylar, tazminat ödenmemesi nedeniyle uzun zaman örtbas edildi.1998'de meclis önergesiyle kabul edilmesine rağmen bu olaylar, hâlâ büyük bir karanlıktır.